Aynı anne ve babadan doğmuş olan ya da annesi veya babası aynı olan kimselerin birbirlerine verdikleri ada kardeş denir.
Kıskançlık ise insanoğlunun en doğal, en evrensel duygularından biridir. Kıskançlık, sevilen birinin başkası ile paylaşılmasına katlanamamaktır. Ayrıca kıskançlık, beklenen ilgi, sevgi ve şefkat eksikliğine karşı verilen doğal bir yanıttır. Bireyin sakladığı kızma duygusu, gücenme olarak da tanımlanabilir.
Kıskançlığın içgüdüsel yani doğuştan getirdiğimiz genlerimize şifrelenmiş olduğu ileri sürülmektedir. Yaşamın her döneminde görülebilir, ancak çocuklukta biraz daha yoğun yaşanabilir. Bu duyguyla ilk tanışma iki yaş civarındadır. Doğal, evrensel ve insanı oldukça mutsuz eden bir duygudur. Önemli olan ne boyutta yaşandığıdır.
Çocuk, herkesin kendisinden daha iyi olduğunu ve kendisinin herkesten daha az sevildiğini düşünmeye başlar. Özellikle küçük çocuklarda yeni doğan kardeşi kıskanma, kimi zaman yaşamı etkileyecek ve davranış bozukluğuna neden olacak derecede yoğun yaşanabilen bir duygu olabilmekte ve yardım gerektiren bir hal alabilmektedir. Çocuk için en değerli varlık annedir. Onu, başkalarıyla bölüşmek kolay değildir. Küçük bir çocuk için kendisi varken, ikinci bir kardeşe neden gerek duyduğunu anlamak çok güçtür.
Kardeş Kıskançlığı Belirleri
- Kardeş kıskançlığı, kendine acıma, üzüntü, küçük düşme korkusu, can sıkıntısı, öfke, nefret ve intikam alma düşüncelerinin yanı sıra sevgi, koruma ve yakınlık hissetme isteği gibi karışık duyguların bir bileşiminden oluşmaktadır. Bu duygulardan en etkili olanları öfke, kendine acıma ve üzüntü duygularıdır.
- Yeni bir kardeşin doğumu çocukta ilgi ve koruyuculuk, sıkıntı ve kıskançlık gibi çelişkili duygular yaşanması neden olur. Artık eskisi kadar sevilmeyeceği korkusu daha anne hamileyken başlayabilir. Annenin gebeliğinin son aylarında ağırlaşmasıyla isteksiz ve yorgun oluşu, kucağına almayışı çocukta sevilmediği duygusunu yaratmaya başlar. Tedirgin bir bekleyiş içinde çocuk, annenin sevgisini sınamaya başlar. Çevresinde dolaşır, olmadık isteklerde bulunur. Huysuzlaşır, ağlar, tutturur.
- Çocuk, o güne kadar evde kendisi ilgi ve sevgi odağıyken birden ikinci plana itilmiş gibidir. Artık sevgi ve ilgiyi kardeşiyle paylaşmak durumundadır. Sevilmediği düşüncesiyle anneden tamamen uzaklaşır, içe kapanır, yemek yememeye ve zayıflamaya başlayabilir.
- Birkaç gün geçince: “Bebeği sevdik, artık geldiği yere gitsin.” diye bir yoklama yapar. Bebeğin gitmeyeceğini anladığında kıskançlık belirtileri su yüzüne çıkmaya başlar. Bebek emzirilirken o da anne kucağına tırmanır. Biberonla beslenmeye başlar. Yemeğini kendi başına yerken annesinin yedirmesi için direnir. Böylece onun pabucunu dama attıran yumurcağa benzeyerek, annenin ilgisini üstünde tutmaya çalışır. Bebeksi konuşmaya özenir. İtmeler, vurup kaçmalar başlar. Sert tepkiyle karşılaşınca tavırlarının şiddetini arttırır.
- Bazı çocuklar kıskançlık duygularını açıkça ortaya koyarak kardeşine vurma, onun oyuncağını kırma, "Ondan nefret ediyorum." deme gibi davranışlar gösterirken bazıları da bu duygularını bastırır ve aşırı sevgi gösterir.
Bu davranışın altında çoğu zaman ana-babanın sevgisini kaybetme, tepki görme korkusu yatar.
- Anne babaya sık sık onu sevip sevmediklerini sorma ve sevgilerinden bir türlü emin olamama yaşanabilir.
- Kabus gördüklerini, tuvaletlerinin geldiğini bahane ederek ilgiyi kendi üzerlerine çekmeye çalışırlar. Altını ıslatma, parmak emme gibi davranışlarla önceki gelişim evresine gerileme görülebilir.
- Hem gün içinde hem de geceleri aşırı sinirli olurlar. Huzursuz bir görünümleri vardır, sakinleşmekte zorlanır ve kimi zaman çevrelerindeki insanlara öfkeli davranabilirler. Kendine ya da eşyalara yönelik saldırgan davranışlarda bulunabilirler.
- Evden ayrılmayı reddetmeyle birlikte (Örn: okula gitmek istememe) baş ağrısı, mide bulantısı gibi psikosomatik belirtiler, (emin olmak için fiziki muayene yaptırılmalıdır) huzursuzluk, isteksizlik ve diğer stres belirtileri sık sık gözlenebilir.